KARA KAYMAKAM MEHMED HİLMİ EFENDİ
MEMLEKET SEVDALISI BİR YİĞİDİN HAZİN SONU
Hani bir söz vardır ya “Mum gibi ol, sen erirken etrafın aydınlansın”. Anlatacağım bu hikâye aynen bu söz gibi eriyen bir yiğidin etrafını aydınlatma çabasını anlatmaktadır. Her ne kadar hikâye demişsem de anlatacaklarım hakikatin ve adanmışlığın ta kendisidir.
1900‘lü yıllar… Zamanının ruhunda değerlendirdiğimizde Osmanlının ihtişamlı yılları geride kalmış bir denge politikası ile devletin yaşaması sağlanmaya çalışılmaktadır. Osmanlı Devletinin üzerinde Avrupalı ve diğer emperyalist devletlerin çıkarları ve baskıları da en üst seviyelerdedir. Makro düzeyde bunlar görülürken taşrada durum pek farklı değildir.
Anlatacağım olay Konya Vilayetine bağlı Niğde Sancağının Maden (Hamidiye/Bulgar Dağı) kazasında meydana gelmiştir. Bugünkü Ulukışla ilçesinin Maden köyü o dönemin kaza merkezi olup İpek yolunun geçtiği altın ve gümüş madeninin bulunduğu canlı ve hareketli bir yerleşim yeridir. Altın ve gümüş madenlerinin varlığı emperyalist devletlerin iştahını kabartmakta ve bu önemli bölge için farklı planları bulunmaktadır. Bu planların en göze çarpanı ise bu bölgede Müslüman Türk nüfusunun 1870‘li yıllardan sonra belirli plan çerçevesinde göçe zorlanarak azaltılması ve yerine Hıristiyan nüfusunun ikame edilmesidir. Bu plan Müslüman ahali tarafından geç de olsa fark edilmiş ve ilgili makamlara aktarılmışsa da herhangi bir tedbir alınmamış ve hatta 1890’lara doğru göç hızını artırmıştır. Bu durum istihbarat raporları ile devrin padişahı II. Abdülhamit Han'a da iletilmiş olmalı ki bu önemli bölgeye Erzurum’un dadaş vatansever bir evladı Kaymakam olarak gönderilmiştir. İsmi Mehmed Hilmi Efendi olup bölgede zamanla Kara Kaymakam olarak ün salmış, namı ve ismi bugünlere kadar gelmiş bir kaymakam. Halk tarafından çok sevildiği ve yine halkın nazarında kurtarıcı olarak görüldüğü için insanlar tarafından çocuklarına ismi konularak bugüne kadar bölgede yaşatılmış bir kaymakam.
1848 yılında Erzurum’da Tüfenkçizade ailesine mensup olarak dünyaya gelen Mehmed Hilmi Efendi, 1896 yılında önceki ismi Secaeddin veya Maden olan daha sonra Padişah II.Abdülhamit tarafından hükümet konağı ve cami yaptırıldığı için O’na hürmeten ismi Hamidiye olarak değiştirilen kazaya hem 'Kaymakam' hem de devletin elinde bulunan altın ve gümüş işletme tesisinin ‘Müdürü’ olarak atanmıştır.(11 Nisan 1896-27/L/1313)
Görevine başlar başlamaz sıkıntıları görür yapılacak çok iş olduğunu anlar ve kollarını sıvar çizmelerini giyer. Öncelikle devlet için önemli olan bu kazada emperyalist devletlerin uygulamaya çalıştığı nüfus politikasını değiştirmeli, kaza ve köylerde Müslüman Türk nüfusu artırmalıydı. Yaşanılan dönem ve devletin içerisinde bulunduğu durum itibariyle bu çok zor bir işti. O nedenle zorluklara kendisini ve ailesini hazırlamıştı. Öncelikle kendi memleketine de yakın olan başta Gümüşhane ve diğer illerden binlerce aileyi Hamidiye kaza merkezi ile Darboğaz, Emirler, Kılan gibi köylere yerleştirdi. Beş yıl gibi kısa sürede bölgede Müslüman nüfus tekrar artmış ancak bu durum bazılarını rahatsız etmişti. Bu çevreler, emperyalist devletlere (özellikle Fransa) 'Kaymakamın Hıristiyan nüfusu göçe zorladığı, Hıristiyanların evlerini ve işlerini elinden alıp Müslümanlara verdiği' yönünde şikâyetlerin gündeme gelmesini sağlarlar. Nitekim Kaymakam Mehmed Hilmi Efendi, Rum Patrikhanesi tarafından 27 Ekim 1901-14/B/1319 tarihinde Adalet Bakanlığına ve saraya şikayet edilmiştir. Devrin emperyalist devletleri konu hakkında hükümete baskı uygular ve konunun araştırılması için kazaya mülkiye müfettişi gönderilmesini sağlarlar.(22 Ocak 1902-12/l/1319) Müfettiş uzun uzun konuyu inceler yerinde denetler ve kaymakamın suçsuz olduğunu ortaya koyar ve kazadan ayrılır. (14 Mayıs 1902-05/S/1320)
Kaymakam yarım kalan işleri tamamlamak için kolları yeniden sıvar. Bölgenin ikinci en önemli konusu da işlenen Altın ve Gümüş madeninin güvenli şekilde pazara ulaştırılması için yollar yapmaktır. Bugün Maden köyü-Alihoca-Çiftehan yolu ile Maden-Darboğaz-Porsuk-Gümüş yolları bizzat Kaymakam Mehmed Hilmi Efendi zamanında çizilmiş ve kısa bir süre içinde katır yolu olarak açılmıştır.
O devirde pek çok haydut ve eşkıya dağlarda gezer kervanların yolunu keserek yağma yaptığı için, yol yapımında en önemli konulardan biri yolların güvenli yerlerden geçmesiydi. Bu çerçevede alınabilecek tedbirlerden biri de köylerin dışından geçen yani köylere çok uzak mesafeden geçen yolların köy içlerinden geçmesinin sağlanmasıydı. Öyle de yapmak istedi Mehmed Hilmi Efendi. Şu an kullanılan Maden-Alihoca yolu Alihoca köyünün içerisinden geçecekti. Ancak bu durum köylü tarafından istenmemekte ve köylü bu yolun köyden geçmemesi için direnmekteydi. İşte bu hengamede Alihoca köyünden yaşlı bir kadının köy meydanında Mehmed Hilmi Efendinin gıyabında “Ya Subaşının başından ya da Kalkan kayanın taşından bulasın” diye beddua etmesi hadisesi meydana gelmiş ve bu durum Mehmed Hilmi Efendinin kulağına gitmişti. Mehmed Hilmi Efendi bu durumu haber alır almaz Alihoca köyüne gider ve ahaliyi köy meydanında toplar. “Duydum ki yolun buradan geçmesinden dolayı bana beddua edersiniz. Varın edin bedduanızı hakkım helaldir; çünkü yıllar sonra sizin torunlarınız dua edecektir bana” der ve köyden ayrılır.
Mehmed Hilmi Efendiden bunca yıl sonra Kaymakam olarak görev yaptığım bu ilçede Alihoca köyüne yaptığım her ziyaretimde bu konuyu mutlaka açar ve köylünün görüşünü alırım. Köylüye sorarım “Bu yolun buradan geçmesi mi sizler için iyi yoksa Horoz tarafından gitmesi mi?” diye. Köylü böyle bir soruyu önce garipser sonra “elbette buradan geçmesi iyi, yol medeniyettir” der ve sonra ben bu olayı hatırlatırım. Ardından da hep birlikte Mehmed Hilmi Efendi’yi birer Fatiha ile yad ederiz.
Kaymakam Mehmed Hilmi Efendi halkçı ve halkın çıkarları için çalışan bir insandı. Bu nedenle kimsenin, özellikle zenginin sofrasına oturmaz onlarla düşüp kalkmazdı. Kazanın zenginleri tarafından daima lüks sofralara davet edilir ancak her daim geri çevirirdi. Sofralarında daima kaymakam, kumandan gibi memurları ağırlayan böylece vatandaş katında güç kazanan zengin ahali bu duruma alışık değildi. Kendileri ile oturmayan vakit geçirmeyen bir kaymakam nasıl olurda sefil köylü ile oturur diye tartışırlardı aralarında. Kaymakam Mehmed Hilmi Efendi gündüz kahvehanelerde oturan özellikle de genç insanlardan hiç haz almazdı. Kendisi gündüz kahvehaneleri gezer gençleri gördü mü çalışmaları için madene işe gönderirdi. Akşam giderken de çalıştırdığı gençlere soğan, ekmek, domates ile beraber birazda harçlık vererek evine gönderirdi. İşte tüm bunlar birilerini rahatsız ediyordu. Zaten bu yüzden Kara Kaymakam demişler Mehmed Hilmi Efendiye.
Kara Kaymakam Mehmed Hilmi Efendi'nin nüfusa ilişkin tedbirleri azınlıklar ve onların arkasındaki emperyal güçleri; yolların yapılması kişisel menfaati zedelenen ve maalesef cahil kalmış bazı köylüyü ve güvenli yolların yokluğundan istifade eden eşkıyayı; sofralara oturmaması ise bazı zengin eşrafı rahatsız etmişti. Ama devlet de kaymakamının arkasında durmuştu, günümüz tabiriyle yedirmemişti iftiralar karşısında Kaymakamını. Dış dünyada durum bu haldeyken iç dünyasında da ailesi ile vakit geçiriyor ve sanki sonunu tahmin ediyormuşçasına ailesine daima “Ben ölürsem mezarımı bu kazaya koyun. Dirimden korkanlar ölümden de rahat etmesin” diyordu.
Yollar son hızla yapılıyordu. Yine bir Kasım günüydü. Soğuklar ağır ağır kendini hissettiriyor, kar havası oluşmaya başlıyordu. Kaymakam Mehmed Hilmi Efendi at arabası ile yol denetimine çıkmıştı. Yolda işçilere talimat veriyor, Maden-Alihoca yolunun karlar düşmeden bitmesini emrediyordu. Herkes seferber olmuş çalışıyordu. Yol denetimi bitmiş Alihoca tarafından Maden kaza merkezine doğru geliyordu ki birden at, huysuzlanması ile birlikte ve süratle bugünkü Maden köyü mezarlığının bulunduğu bölgeye yakın bir yerde uçuruma doğru gidiyordu. At arabasını kullanan kişi arabadan atlasa da o anda yapmaya çalıştığı hizmetleri düşünen ve belki de kim bilir yapacağı başka hizmetleri de planlayan Kaymakam Mehmed Hilmi Efendi buna fırsat bulamaz ve metrelerce yükseklikten madden uçuruma yuvarlanır ama inşallah manen şehadet ile kucaklaşır.
Artık kazada yas ve hüzün vardır çoğu zaman olduğu gibi ancak yitirdikten sonra fark etmenin sonucu. Vasiyeti üzerine mezarı Abdülhamit Han’ın gönderdiği para ile yapılan caminin bahçesine defnedilir ve asil devletimiz Osmanlı Devleti tarafından ailesine de maaş bağlanır.(15/ZA/1321-02.02.1904).
Şehadet tarihi 28 Kasım 1903’dir. Ancak günümüzde yaşayan yaşı ilerlemiş insanların anlattıklarına bakılırsa kaymakam eşkıyalar veya “rahatsız olan diğer kesimler” tarafından suikast sonucu şehit edilmişti. Nitekim, o dönemde, yöre halkı Kaymakamın suikast sonucu öldürüldüğüne inandığı için bu durumu içine sindiremiyor ve bu nedenle başta Kılan-Darboğaz-Emirler ve Ulukışla gibi köy sakinleri olmak üzere imza toplayıp kaza merkezinin Hamidiye’den alınmasını ve Ulukışla'ya taşınmasını talep ediyordu.(22 Haziran 1909-03/C/1327)Osmanlı hükümeti de bu suikast şüpheli olaydan olsa gerek Hamidiye kazasına artık sıcak bakmıyordu. Kaza merkezinin Hamidiye’den alınarak başka bir yere taşınması o günden sonra sık sık gündeme geliyor, hatta bir defasında 12 Aralık 1907 tarihinde maden işçileri kazanın taşınmaması için padişaha mektuplar yazıyordu. Fakat buna rağmen yeni yapılan Bağdat demiryolunun güvenliği gerekçe gösterilerek kaza 1910 yılında bir gecede Ulukışla’ya taşınıyordu.(30 Ağustos 1910-23/Ş/1328)
Kaymakam Mehmed Hilmi Efendinin bu şüpheli kazası “rahatsızlıkların neticesi planlanan” bir suikast mi idi halen bilemiyoruz. Bu nedenle de biz o dönemde mezar taşına Osmanlıca yazılmış olan yazıyı baz alıyor ve onu bir görev şehidi olarak kabul ediyoruz.
Namı bu günlere kadar gelen, ismi geçtiğinde kulaktan duyma bilgilere dayalı da olsa gözler yaşartan bu Kaymakamın harabe ve bulunmayacak halde olan mezarını 112 yıl sonra tespit ettirip, restore ettirmek de şükür bizlere nasip oldu. Mezarı restore ettirdikten sonra fark ettiğimiz enteresan bir durum da şu ki; hem Maden (Hamidiye) kaymakamı hem de maden işletme müdürü olan Mehmed Hilmi Efendi’nin mezarı günümüz Ulukışla Kaymakamı olan şahsım tarafından bulunmuş, restorasyon masrafları ise şu an özel sektör tarafından işletilmekte olan günümüz altın ve gümüş madeni işletmesi tarafından karşılanmıştır.
Mekânın cennet olsun Mehmed Hilmi Ağabey
Mekanın Cennet olsun yiğit adam…(22.12.2015)
Ferhat ATAR
Ulukışla Kaymakamı
Şehit olduğu dönemde yapılan mezarı harabe halinde olduğundan ve günümüze kadar hiç restore edilmediğinden görünemez ve bulunamaz haldeydi. Kaymakamlığımızca yapılan çalışmalar neticesinde mezarlığı gün yüzüne çıkartıldı. Anıt mezar Kaymakamlığımızın girişimleri ile Müzeler Müdürlüğü tarafından projesi çizilerek eski dokusuna uygun şekilde restore edildi.
Osmanlıca Yazan Mezar taşının tercümesi
Tevellüd eyleyüp ta Erzurum Şehri’nden ey canım
Yaşadım ellibeş yıl bu cihanda geçti azmanım
Şu Bulgar Dağı Maden’inde yedi yıl müdir oldum
Vazifemde sadakat üzere geçti ömrü avanım
Nihayet ırcii emri düşürdü yüz zira yerden
Vazifemde şehit oldum, bana lütfetti sübhanım
Tüfenkçi Zadelerdendir nesebim ab-u ecdadım
Mehmed Hilmi’dir ismim, feramuş etmedi ihvanım
Çufuzi söyledi tarihi cevheri yadigar etti
Okusun Fatiha, ihlas eyle yad ile yaranım
(30 Kasım 1902, 28 Şaban 1320 ve 15 Teşrin-i sani 1319)
Tarih verileri T.C Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğünden alınmıştır.
1. Mehmed Hilmi Efendinin Kaymakam olarak Atanması (11 Nisan 1896)
Tarih :27/L /1313 (Hicrî) Dosya No :764 Gömlek No :57235 Fon Kodu :BEO
Bulgardağı Madeni Müdiriyeti'nde bulunan Hilmi Efendi'nin Hamidiye kazası Kaymakamlığı'na tayini. (Dahiliye, Orman ve Maadin)
2. Rum Patrikanesinin Kaymakam Mehmed Hilmi Efendiyi Şikayeti (27 Ekim 1901)
Tarih :14/B /1319 (Hicrî) Dosya No :2548 Gömlek No :63 Fon Kodu :DH.MKT.
Bulgardağı Madeni Kaymakamı Mehmed Hilmi Efendi'nin Hıristiyanlar hakkındaki tahkirat ve tezyifatını havi Rum Patrikliğince Adliye Nezareti'ne tevdi olunan takririn doğru olup olmadığına dair Konya Vilayeti'nden bilgi istendiği
3. Mehmed Hilmi Efendi Hakkında yapılan Şikayetlerin İncelenmesi (22 Ocak 1902)
Tarih :12/L /1319 (Hicrî) Dosya No :2578 Gömlek No :93 Fon Kodu :DH.MKT.
Hamidiye Kaymakamı ve Bulgardağı Maden Müdürü Hilmi Bey hakkındaki şikayetlerin tahkiki.
4. Mehmed Hilmi Efendi Hakkında İddiaların asılsız olması hakkında tahkikat raporu (14 Mayıs 1902)
Tarih :05/S /1320 (Hicrî) Dosya No :503 Gömlek No :4 Fon Kodu :DH.MKT.
Hamidiye Kaymakamı ve Bulgardağı Madeni Müdürü Mehmed Hilmi Efendi hakkında Hıristiyanları tahkir ettiği ve göçe zorladığına ilişkin iddiaların asılsız olduğu.
5. Mehmed Hilmi Efendini Şehit Olması (28 Kasım 1903)
Osmanlıca yazan Mezar taşı
6. Ölümümnden sonra Kaymakam Mehmed Hilmi Efendinin ailesine maaş bağlanması (2 Şubat 1904)
Tarih :15/Za/1321 (Hicrî) Dosya No :1018 Gömlek No :25 Fon Kodu :ŞD.
Hamidiye Kaymakamı Hilmi Efendi'nin ailesine maaş tahsisi.
7. Ahali tarafından Hamidiye kazasının taşınması talebi (22 Haziran 1909)
Tarih :03/C /1327 (Hicrî) Dosya No :2852 Gömlek No :85 Fon Kodu :DH.MKT.
Hamidiye Kaymakamlığı’nın Bulgardağı Madeni Müdürlüğü’nden ayrılarak kaymakamlık merkezinin Ulukışla köyüne naklinin eşraf tarafından talep edildiği
8. Hamidiye Kazasının başka bir yere taşınmaması için Maden işçilerinin talepleri (12 Aralık 1907)
Tarih :07/Za/1325 (Hicrî) Dosya No :1217 Gömlek No :5 Fon Kodu :DH.MKT.
Niğde sancağı Hamidiye kazası merkezinin Bulgardağı Madeni'nden Ulukışla karyesine naklolunacağını haber aldıklarından bahisle buna engel olunması talebini havi maden işçileri tarafından gönderilen arzuhalin tahkiki ve bundan sonra müteaddid imzalı arzuhal tanzimine izin verilmemesi işarı.
9. Hamidiye (Secaeddin/Maden) Kaza merkezinin Ulukışla köyüne taşınması (30 Ağustos 1910)
Tarih :23/Ş /1328 (Hicrî) Dosya No :1483 Gömlek No :1328 Fon Kodu :İ..DH..
Niğde sancağı dahilinde Şecaeddin kazası merkezinin Ulukışla karyesine nakli ve namının Ulukışla'ya tahvili.
Subaşı Mevki: Alihoca Köyü ve Çiftehan köyleri arasında bulunan bir mevkii
Kalkankaya: Alihoca ve Maden köyleri arasında bulunan yüksek bir kayalık ve taşlık alan
Makalede yer alan Olayları Anlatan Kişi
İsmihan Meydan: 86 yaşında, Kaymakam Mehmed Hilmi Efendi tarafından Maden Köyüne yerleştirilen ve köyde şuan aslen Gümüşhaneli olan tek aileye mensup bir kadın.
Sayın Kaymakamımız Ferhat ATAR tarafından kaleme alınan "KARA KAYMAKAM MEHMED HİLMİ EFENDİ: MEMLEKET SEVDALISI BİR YİĞİDİN HAZİN SONU" başlıklı öykü İçişleri Bakanlığı ve Türk İdareciler Derneği tarafından yayımlanan İdarecinin Sesi Dergisinin 2016 Mart ayı 170. sayısında yayınlanmıştır.Makaleyi pdf formatında indirmek için tıklayınız.